İstanbul, yedi tepesi, kendisini çevreleyen denizleri, boğazı ve daha birçok özelliği ile dünyanın en kadim şehirlerinden birisi. Çok sayıda insanın yaşadığı, gelip geçtiği bu merkezi şehir her zaman böyle değildi.
Dünyada insanlar yokken, canlılar yeni yeni ortaya çıkarken, dünyamız da oldukça hareketliydi. Her ne kadar bu hareketlilik uzun yıllar boyunca yavaş yavaş gerçekleşse de dünyayı şekillendirmeye yetti.
Günümüzden yaklaşık 200 milyon yıl kadar önce, jeolojik dönemler dediğimiz evrede, yapışık durumda olan kıtalar, birbirlerinden yavaş yavaş ayrılmışlar ve bugünkü konumlarını almışlardır. Fay hatları üzerinde meydana gelen bu değişim halen devam etmektedir. Bu süreç içerisinde İstanbul boğazı, 4. jeolojik zamanda fiziksel olarak oluşmuştur.
Milattan önce 18.000 – 20.000 yılları arasında buzul devrinin sonlarına doğru, dünyanın büyük bir bölümünü kaplayan buzul kütleleri erimeye başladılar. Milattan önce 7.000 yıllarında buzulların erimesi sonucu Akdeniz’in su seviyesi 150 metre kadar yükselmiş ve Ege’den Marmara’ya su dolmaya başlamıştır.
Tam olarak belli olmasa da Karadeniz’in eskiden bir göl olduğu ve bu süreçlerin ardından Marmara denizi ile birleştiği yönünde kuvvetli bulgular mevcut. Kuzey ve Güney’in el ele tutuşması gibi Karadeniz ve Akdeniz birleşerek, günümüz İstanbul’unu aralarına aldılar.
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
Coğrafi şartlar sebebiyle İstanbul, birçok topluluğun da geçiş güzergahı oldu. Denizi aşamayan veya aşmakta zorlanan insanlar, birbirine yakın Avrupa ve Asya Kıtalarının kesişmek üzere olduğu İstanbul’u yol güzergahlarına eklediler.
İstanbul’un ilk yerleşikleri Megaralılar olarak kabul edilir. Küçükçekmece gölü kenarında bulunan Yarımburgaz Mağarasında bu kültüre ait ilk izler bulunmuştur. Megaralılar bugün Kadıköy olarak bilinen yere yerleştiler ve Khalkedon adını verdiler.
Daha kuruluş efsanelerinden itibaren etkileyicidir İstanbul’un Tarihi. Anlatılanlara göre, Yunanistan’da, Megara’dan yola çıkan Byzas, yeni bir şehir kurmak istemektedir. Yer konusunda gidip Delfi Kahini’ne danışır. Kahin de, şehrini “Körler Ülkesi’nin karşısına” kuracağını söyler. Byzas kafası karışmış bir şekilde dolanırken, bugünkü Sarayburnu’ndan o günkü Khalkedon’a (Kadıköy) bakarak, “Bu körler niye şehirlerini bu güzelim yer dururken o çorak yere kurmuşlar ki?” diye düşünür. Ve tabii aklına Delfi Kahini’nin sözleri gelir.
Bunun üzerine kararını verir ve şehri burada kurmaya karar verir. Haliç’in doğusu ve Kadıköy civarında ilk yerleşimler oluşmaya başlar. Bugünkü İstanbul’un temelleri MÖ 7. yüzyılda atılmıştır. “Byzantion” şehri Megaralılar tarafından MÖ 667’de tarihi yarımadanın doğusunda Sarayburnu civarında kurulmuştur. Byzantion uzun süre şehir devlet yapısı göstermiştir.
Sonrasında çok sayıda olay yaşanır ama burada anlatmakla bitmez, daha genel olarak ele almak gerekirse ilk önce şehir devleti olarak ortaya çıkar, sonrasında Roma İmparatorluğu tarafından ele geçirilir.
Kente Roma İmparatorluğu hâkim olunca, Septimius Severus tarafından kısa süreliğine oğlunun adı Augusta Antonina konur. İmparator I. Konstantin zamanında kent, Roma İmparatorluğu’nun başkenti ilan edilir. Bu sırada Nova Roma olarak değiştirilen kentin adı benimsenir. Ve 337 yılında İmparator I. Konstantin’in ölümüyle Konstantinopolis’e çevirilir.
Konstantinopolis’in anlamı iki kelimenin birleşmesi ile oluşur. Kostantin ve polis. Polis şehir anlamında kullanılırken, Kostantin ise bir isimdir. Kostantinin Şehri gibi bir anlama gelen bu adlandırma, 1453 yılına kadar yürülükte kalacaktır.
Bizans’ın ömrü 324 – 1453 yılları arasınındadır. İstanbul bu dönemde Roma’nın doğusunun yönetim merkezi olmuştur. Bu dönemde; yeni bir mimari yapıyla şehir her bakımdan genişlemiş, gelişmiştir. 100.000 kişilik bir hipodromun (Sultanahmet Meydanı) yanı sıra, limanlar ve su tesisleri yapılmıştır.
Dünya’nın en büyük katedrali olan Ayasofya’yı, 360’da kuran Konstantin; böylece Roma İmparatorluğu’nun dinini de Hıristiyanlık olarak değiştirmiş ve Pagan Roma dinine inanan Batı ile ilk kopuş bu dönemde olmuştur.
Bizans İmparatorluğu, I. Theodosius’un ölümü ile başlar. 476’da Batı Roma yıkılınca, Batı Roma İmparatorluğu’ndaki Romalıların büyük bir çoğunluğu buraya göç eder. Ve Bizans İmparatorluğu’nun da başkenti böylece Kostantinopolis olur. 543’teki veba salgını nüfusun yarısını öldürür. İmparator I. Jüstinyen şehri yeni baştan kurar.
Defalarca saldırıya uğrayan İstanbul, 1204’te 4. Haçlı Seferi’nde yağmalanır, enkaz haline getirilir. Latinlerin dönemi 1261’de sona erer. Bu dönemden sonra giderek küçülen Bizans; Osmanlı İmparatorluğu tarafından 1391’den sonra kuşatılmaya başlanır.
Kuşatmalar arkası arkasına gelir ama Bizans’ın gerek konumu gerek surları bu kuşatmayı zaferle sonuçlandırmaz. Tarihler 1453 yılını gösterdiğinde işler değişir.
Fatih Sultan Mehmed -ki Fatih ünvanını bu savaşta almıştır – kuşatmaya ilim katmayı başarır. Tarihte görülmemiş toplar dökülür, gemiler, halice karadan yürütülerek indirilir. Giderek fakirleşen Bizans’ın dayanacak gücü kalmamıştır. Halk yönetimden rahatsızdır ve Osmanlı tüm bu gücü arkasına alarak İstanbul’u fetheder.
İstanbul’da çok sayıda saray, çarşı, cami, okul, hamam ve çeşme gibi mimari, kültürel ve dini yapı yapılmıştır. Sadece 50 yıl içinde Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler bir arada yaşamaya başlamış ve hiçbir sorun yaşanmamıştır. Yıllar boyunca Osmanlı’nın merkezi olan ve buradan yönetilen İstanbul’un tarihi 1918’de yine değişmeye başladı.
1918 yılı geldiğinde 1.dünya savaşını kaybeden Osmanlı Devleti, itilaf güçleri tarafından işgal edilmeye başlandı. Bu süre zarfında İstanbul’da İtilaf devletlerinin ortak iradesi söz sahibi oldu. Osmanlı başkentini kaybederek resmen yıkıldı ama Anadolu’dan İstanbul’a gelecek olanlar vardı.
1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Atatürk ile başlayan ve 1923’e kadar süren kurtuluş mücadelesi başlar. Kurtuluş mücadelesi başarılı olunca İstanbul yeniden alınır ve Türkiye Cumhuriyeti toprağı olarak günümüze kadar ulaşır.
Başkentliğini 330’dan 1922’ye kadar ulaşır. Roma, Bizans, Latin ve Osmanlı dönemlerinde başkent olan İstanbul, artık tarih sahnesinde metropol olarak anılacaktır.
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
İstanbul’a sahip olmuş devletler
- Antik Yunan şehir devleti (MÖ 667-MÖ 196)
- Roma İmparatorluğu (MÖ 196-395)
- Bizans İmparatorluğu (395-1204), (1261-1453)
- Latin İmparatorluğu (1204-1261)
- Osmanlı İmparatorluğu (29 Mayıs 1453-13 Kasım 1918)
- İtilaf devletleri (13 Kasım 1918-6 Ekim 1923)
- Türkiye Cumhuriyeti (6 Ekim 1923-)
Kadim şehir İstanbul, kara yolu ile doğu ve batının, deniz yolu ile kuzey ve güneyin birleştiği dört yol ağzı. Medeniyetlerin başkenti. Günümüzde betonla, trafikle ve düşük profili ile karşımıza çıksa da, tarihte altından bir şehirdir İstanbul.